Telepati, evrensel bir iletişim aracıdır. Zamanla ve mekanla sınırlandırılamaz. Bu iletişimsel titreşim, imajinasyon, düşünce yada sembolizm tarzında ortaya çıkan etki alışı ve verişidir.Bu türdeki olaylar her geçen gün başımıza gelebilir, yani sıklıkla karşılaşabiliriz. Fakat bu durumu yaşayan kişiler kabullenmezler hatta rastlantı der, geçer giderler. Örneğin, bir arkadaşımız birden bire karşımız çıktığında, Ne tuhaf, şimdi seni düşünüyordum da; deriz.
Şunu kesinlikle kabul etmemiz gereklidir ki, insan, şuurunu ve duyu dışı algılamalarını yönlendirerek, karşısındaki insanın düşüncelerini algılayacağı gibi aynı zamanda da kendi düşüncelerini de başka zihinlere aktarabilir. Telepati yeteneği, belli oranlar dahilinde bütün insanlarda vardır. Aralarında sempatik titreşim frekansı doğmuş kişiler arasında ise, bu çok daha yoğundur. Telepatinin en belirgin şekli ise ikizlerin ve özdeş ikizlerin arasında gözlemlenmiştir.
Hemen hiçbir çalışma yapılmadan meydana bu yetenek, ikizler arasında doğal bir biçimde kullanılmaktadır. Tarihin başlangıcından itibaren bugüne dek telepatiyi görmek mümkündür, ancak yazılı kayıtların hepsinde çok farklı zamanlara rastlayarak ortaya çıkar.
Telepatinin Tarihçesi
Kökeni çok eski zamanlara, dayanan telepatinin o çağlarda insanların, telepatik yeteneklerini günümüze dek çok daha iyi kullandıklarına dair çeşitli teoriler mevcuttur. Dünyanın sayılı parapsikologlarından biri olan, parapsikolojiye büyük emekleri geçen Duke Üniversitesi profesörlerinden Dr. Joshep B. Rhine, konuya İngilizce karşılığı olan Extra Sensory Perception yani Duyular Ötesi İdrak ismini vermiştir. Rhine, yaptığı çalışmalar neticesinde telepatinin bilimsel olarak da kanıtlanmasını sağlamıştır. Daha sonraki dönemlerde geliştirilen araştırmalar sonucunda olay Amerikanın dışında, Rusya'da en ince ayrıntılarına kadar incelenmiştir ve de her iki ülkenin beraberce yaptıkları deneylerin neticesinde olay bilimsel olarak tam anlamıyla kanıtlanmış oldu.
Antik çağlara dönecek olursak, yani günümüzden iki bin yıl öncesinde telepati konusunun Aristo ve Çiçero tarafından da ele alındığını görmekteyiz. 1965 yılında yapılan bir seminerde olaylar dar bir çerçeve içerisinde alındı ve hedefine ulaşamadı. Fakat 1969 yılında Los Angeles'da yapılan bir başka seminerde ise son derece konuyla alakalı kararlar çıktı ve de ilginç gelişmeler yaşandı. Bu konferansta telepatinin rüyalara olan bağlantısı ve düşünce nakillerinde heyecanların etkileşiminin ne olduğu gibi pek çok konu işlendi. Sevindirici bir gelişim içinde, seminere katılan insanların hemen hepsi de profesör olmalarına karşın, konular hakkında da hiçbir şekilde itirazda bulunmamalarıydı.
Telepati Deneylerine Bir Örnek
Atlantik Okyanusunda 25 Temmuz 1959 tarihinde, Amerikanın ilk olan atom deniz altısı Nautilius, on altı gün süren telepatik deneylere ev sahipliği yapmıştır. Deneyin bir uzantısı olan denizaltı da Teğmen Jones, özel bir kamarada alıcı durumunda, deneyin diğer uzantısı olan Kuzey Caroline Üniversitesinde ise öğrenci Smith Durham verici olarak hazır bulunmaktaydı. Durham, özel bir odada ve sıkı tedbirler altında, önündeki özel kutu içerisinde beş ayrı şekilden oluşan bin adet zener kartı ile deneyi başlatıyor ve de her geçen gün belli saatler dahilinde iki defa olmak suretiyle otomatik kart karıştırıcının karşı kısmına oturuyordu. Makine, Durham ın önüne birer dakika aralıkla kart fırlatıyor, o da fırlatılan kartlar üzerine konsantre olmaya çalışıyordu. Teğmen Jones ise, Atlantik Okyanusunun yüzlerce metre kadar derinliğinde bu kartları bulmaya çalışıyordu. Tahmin ettiği şekilleri bir kağıda yazmak suretiyle kaptana teslim ediyor, kaptanda onları bir zarfın içerisine koyarak ağzını mühürlüyordu. On altı günün sonunda Nautilius dan gelen kartlar araştırma merkezinin kasasındaki kartlarla karşılaştırıldığında ortaya çıkan netice oldukça şaşırtıcıydı; aynı tarihli kağıtlardaki işaretlerin dizilişinin sırası birbirini tıpa tıp tutuyordu. Başarı yüzde yetmiş oranında sağlanmıştı ve hiçbir şüphe götürür yanı yoktu Bu deney çok sıkı güvenlik önlemleri alınarak gerçekleştirilmişti.
Uzayda Bir Telepati Deneyi
Amerikalı yetkililer, uzun bir süre sır olarak saklamalarına rağmen, astronotlarının uzayda gerçekleştirdikleri çeşitli deneyler yaptıklarını açıklamışlardı. Bu konu hakkında bilinen en önemli deney, Apollo-14 astronotları tarafından gerçekleştirildi. Öğle bir olaydı ki, bu yolculuk esnasında NASAdan verilen telepatik bir şifreyle, yörünge değişikliğinin yapılması bile sağlanmıştır. 31 Ocak - 9 Şubat 1971 tarihleri arasında Apollo-14 Kaptanı E.D. Mitchell dört ayrı kişi ile telepati deneyleri yaptı. Bu deneylerin ikisi gidiş esnasında, diğer ikisi de dönüş esnasında gerçekleştirildi. Bu deneyler esnasında standart telepati kartları kullanandı, her bir karta konsantre süresi olarak birer saniye verildi. Bu telepatik kart işlemleri tam olarak yirmi beş kez uygulandı ve sonuç pozitifti.
Şunu kesinlikle kabul etmemiz gereklidir ki, insan, şuurunu ve duyu dışı algılamalarını yönlendirerek, karşısındaki insanın düşüncelerini algılayacağı gibi aynı zamanda da kendi düşüncelerini de başka zihinlere aktarabilir. Telepati yeteneği, belli oranlar dahilinde bütün insanlarda vardır. Aralarında sempatik titreşim frekansı doğmuş kişiler arasında ise, bu çok daha yoğundur. Telepatinin en belirgin şekli ise ikizlerin ve özdeş ikizlerin arasında gözlemlenmiştir.
Hemen hiçbir çalışma yapılmadan meydana bu yetenek, ikizler arasında doğal bir biçimde kullanılmaktadır. Tarihin başlangıcından itibaren bugüne dek telepatiyi görmek mümkündür, ancak yazılı kayıtların hepsinde çok farklı zamanlara rastlayarak ortaya çıkar.
Telepatinin Tarihçesi
Kökeni çok eski zamanlara, dayanan telepatinin o çağlarda insanların, telepatik yeteneklerini günümüze dek çok daha iyi kullandıklarına dair çeşitli teoriler mevcuttur. Dünyanın sayılı parapsikologlarından biri olan, parapsikolojiye büyük emekleri geçen Duke Üniversitesi profesörlerinden Dr. Joshep B. Rhine, konuya İngilizce karşılığı olan Extra Sensory Perception yani Duyular Ötesi İdrak ismini vermiştir. Rhine, yaptığı çalışmalar neticesinde telepatinin bilimsel olarak da kanıtlanmasını sağlamıştır. Daha sonraki dönemlerde geliştirilen araştırmalar sonucunda olay Amerikanın dışında, Rusya'da en ince ayrıntılarına kadar incelenmiştir ve de her iki ülkenin beraberce yaptıkları deneylerin neticesinde olay bilimsel olarak tam anlamıyla kanıtlanmış oldu.
Antik çağlara dönecek olursak, yani günümüzden iki bin yıl öncesinde telepati konusunun Aristo ve Çiçero tarafından da ele alındığını görmekteyiz. 1965 yılında yapılan bir seminerde olaylar dar bir çerçeve içerisinde alındı ve hedefine ulaşamadı. Fakat 1969 yılında Los Angeles'da yapılan bir başka seminerde ise son derece konuyla alakalı kararlar çıktı ve de ilginç gelişmeler yaşandı. Bu konferansta telepatinin rüyalara olan bağlantısı ve düşünce nakillerinde heyecanların etkileşiminin ne olduğu gibi pek çok konu işlendi. Sevindirici bir gelişim içinde, seminere katılan insanların hemen hepsi de profesör olmalarına karşın, konular hakkında da hiçbir şekilde itirazda bulunmamalarıydı.
Telepati Deneylerine Bir Örnek
Atlantik Okyanusunda 25 Temmuz 1959 tarihinde, Amerikanın ilk olan atom deniz altısı Nautilius, on altı gün süren telepatik deneylere ev sahipliği yapmıştır. Deneyin bir uzantısı olan denizaltı da Teğmen Jones, özel bir kamarada alıcı durumunda, deneyin diğer uzantısı olan Kuzey Caroline Üniversitesinde ise öğrenci Smith Durham verici olarak hazır bulunmaktaydı. Durham, özel bir odada ve sıkı tedbirler altında, önündeki özel kutu içerisinde beş ayrı şekilden oluşan bin adet zener kartı ile deneyi başlatıyor ve de her geçen gün belli saatler dahilinde iki defa olmak suretiyle otomatik kart karıştırıcının karşı kısmına oturuyordu. Makine, Durham ın önüne birer dakika aralıkla kart fırlatıyor, o da fırlatılan kartlar üzerine konsantre olmaya çalışıyordu. Teğmen Jones ise, Atlantik Okyanusunun yüzlerce metre kadar derinliğinde bu kartları bulmaya çalışıyordu. Tahmin ettiği şekilleri bir kağıda yazmak suretiyle kaptana teslim ediyor, kaptanda onları bir zarfın içerisine koyarak ağzını mühürlüyordu. On altı günün sonunda Nautilius dan gelen kartlar araştırma merkezinin kasasındaki kartlarla karşılaştırıldığında ortaya çıkan netice oldukça şaşırtıcıydı; aynı tarihli kağıtlardaki işaretlerin dizilişinin sırası birbirini tıpa tıp tutuyordu. Başarı yüzde yetmiş oranında sağlanmıştı ve hiçbir şüphe götürür yanı yoktu Bu deney çok sıkı güvenlik önlemleri alınarak gerçekleştirilmişti.
Uzayda Bir Telepati Deneyi
Amerikalı yetkililer, uzun bir süre sır olarak saklamalarına rağmen, astronotlarının uzayda gerçekleştirdikleri çeşitli deneyler yaptıklarını açıklamışlardı. Bu konu hakkında bilinen en önemli deney, Apollo-14 astronotları tarafından gerçekleştirildi. Öğle bir olaydı ki, bu yolculuk esnasında NASAdan verilen telepatik bir şifreyle, yörünge değişikliğinin yapılması bile sağlanmıştır. 31 Ocak - 9 Şubat 1971 tarihleri arasında Apollo-14 Kaptanı E.D. Mitchell dört ayrı kişi ile telepati deneyleri yaptı. Bu deneylerin ikisi gidiş esnasında, diğer ikisi de dönüş esnasında gerçekleştirildi. Bu deneyler esnasında standart telepati kartları kullanandı, her bir karta konsantre süresi olarak birer saniye verildi. Bu telepatik kart işlemleri tam olarak yirmi beş kez uygulandı ve sonuç pozitifti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder