Ezoterik öğretiler İlk Çağlar boyunca da varlıklarını sürdürmüşlerdir. Bize öğretilmeye çalışılan tarihte , ilk insanların politeist oldukları , yani bir çok tanrıya taptıkları, ilk dinlerin doğa dinleri olduğu empoze edilmektedir. Ancak kültür tarihinde yapılacak daha derin bir araştırma ezoterik öğretilerin de ilk çağlarda varolduğunu göstermektedir.
İlk Çağ ezoterizmi ile ilgili en önemli kaynaklarımız erginlenmeye dayalı dinler hakkında elimize ulaşan belgeler ve mitolojik öykülerdir.
İlk Çağ toplumları ve inançları ile ilgili kapsamlı bir inceleme bize eski ezoterik öğretiler hakkında bilgi verecektir.
İlk çağ ezoterik öğretilerine ilk örnek olarak Orfeusçuluğu inceleyebiliriz.
Bu öğreti adını ünlü efsanevi kişilik Orpheus’dan almaktadır. Orfeusçuluk Yunan dünyasında MÖ 4 yüzyıldan itibaren ortaya çıkmıştır. Hatta o dönemde bile Orpheus halk arasında popülerdir. Ancak bu öğretinin kökeninin daha da eskilere dayandığı düşünülmektedir.
Klasik dönem edebiyatçılarının ve Platon gibi filozoflarının Orfeusçuluğa saldırmış olmaları bu öğretinin klasik dönemde de popülerliğini koruduğunu göstermektedir. Ayrıca bu dönemde kutsal Orpheus yazılarının (Corpus Orphicum) ortalarda dolaştığı bilinmektedir. Bu yazılar daha sonraki dönemlerde , özellikle de Yeni-Platoncular arasında popüler olacaklardır.
Mitolojide Orpheus
Mitolojide Orpheus için anlatılan öyküler çok anlamlıdır.
Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü’nde Orpheus’u şöyle anlatır :
« Orpheus dillere destan olmuş bir ozandır. İlkçağda ünü orfizm denilen mistik bir akım yaratacak kadar çok yayılmış , kişiliği üzerine anlatılan masallar her türlü sanatçıyı etkilemişti.»
Efsaneye göre Orpheus Trakya doğumludur. Doğduğu söylenilen yer bugün Yunanistan, Bulgaristan ve Türkiye sınırlarının kesişimine yakın bir yerdedir. Böylece Orpheus, önemli bir geleneği olan , Anadolu’nun eski halklarının geçiş noktası olan bir yerde doğmuş kabul edilir. Bazı araştırmacılar , doğum yerinden ötürü, Orpheus’un bir şaman olduğunu da söylemişlerse de biz bu görüşe katılmıyoruz.
Vergilius “Georgica” adlı eserinde Orpheus ve karısı Eurydice’nin öyküsünü anlatır , bu bölüm aslında Eurydice’nin ölümüne neden olan Aristaios’un başına gelen belaları açıklamaktadır :
« Yabana atılmaz bir tanrı öfkelenmiş kovalar seni;
bir suç işledin sen , büyük bir suç,
çekersin bugün onun cezasını:
Bir belaya çattıydı Orpheus, kara bahtlı
Şimdi senin üstüne bindirmeye çalışır o belayı,
Kader engel olmazsa , bindirecek de.
Deliye döndü Orpheus, kaçırılınca karısı kudurdu.
Irmak boyu palas pandıras kaçarken senden o kadın,
Kaçarken bir uçuruma atar gibi kendini tepetaklak
Dolanıverdi bacaklarına korkunç bir yılan.
Ömrü o kadarmış kadının , görmedi boylu çimenler yüzünden
Oralara sinen zehirli yaratığı.
Yaşıtları, dağ perileri , başladılar bir ağızdan
En yüce dağları çığlıklarıyla doldurdular...
Orpheus, oyuk kaplumbağa kabuğundan sazıyla
Yaslı sevgisini avuttu durdu.
Hep seni söylerdi tatlı eşi, hep seni
Onunla başbaşaydın ya hani yalnız kıyılarda
Gün doğar seni söylerdi , gün batar seni.
Gitti sokuldu Taenarius dağının boğazlarına kadar
Yüksek kapılarının oraya yer altı tanrısı Dis’in
Girdi kapkara bir korkuyla gölgelenmiş ormana,
Ölü ruhların ve titreten kralların karşısına dikildi
İnsan yakarışlarıyla yumuşamayan yüreklerin dikildi karşısına
Ve Erebus konutlarının en kuytu yerlerinden
Hafif ruhlar çıkageldi, onun ezgileriyle sarsılan
ve görüntüleri çıkageldi , ışıktan yoksun olanların.
Yapraklar arasında saklanan kuşlar kadar çoktular,
Gecenin ya da kasırganın dağlardan savurduğu kuşlar kadar çok.
Artık Orpheus , bütün belalardan kurtulmuş, geri dönüyordu
Ve kendisine verilen Eurydice gelmekteyken,
Prosperina’nın koştuğu şarta uyarak
Kocasının ardından yürüye yürüye
Havanın daha yüksek katlarına doğru
Orpheus birden çılgınlık etti , boş bulundu
Ölüm tanrıları bağışlamasını bilseler ,
Bağışlanabilir bir çılgınlıktı bu;
Eurydice’si ışığın altına tam çıktı çıkacakken
Unutup duruverdi, gönlüne yenildi döndü baktı arkasına
İşte bir anda bütün çabalar oracıkta uçtu gitti
Bir anda kopuverdi amansız zorbayla yapılan anlaşmalar
Bir gümbürtüdür yükseldi, hem de üç kez Avernus batağından
Haykırdı Eurydice :”Bu ne Orpheus , bu ne ?
Bu ne çılgınlık böyle ,seni de yok eden, zavallı beni de?
İşte gene geri çağırır beni zalim kader
Uyku kapatır kararan gözlerimi
Dört yanımı saran gece götürür beni, Elveda!
Giderim işte uzata uzata ellerimi sana
Artık senin olmayan güçsüz ellerimi”
Dedi ve birdenbire bir duman gibi karıştı hafif yellere,
Gitti karşıt yöne doğru, görünmez oldu,
Ve Orpheus göremedi bir daha
Ruhlara tutunup dil dökmeye çalışan Eurydice’yi
Yer altı sandalcısı da aradaki bataklığı bir daha komadı geçsin.
Ne yapsındı? Nereye gitsindi? Kime baş vursundu ?
İkinci kez kaçırılmıştı karıcığı.
Bir daha ölü ruhları nasıl yumuşatırdı?Tanrıları nasıl?
Eurydice buz kesilmiş gidiyordu işte
Styks sandalı ile uçuyordu uzaklara.
Ya Orpheus ne oldu?Derler ki onun için
Issız Strymon ırmağı kıyısında ağlamış tam yedi ay
Havada asılı bir kayanın altında ağlamış
Buz gibi mağaralarda anlatmış durmuş başından geçeni
Kaplanları büyülemiş ,ayaklandırmış meşe ağaçlarını ezgileriyle;
Bir kavak ağacının gölgesinde bir bülbül vardır hani
Arar durur kaybolan yavrularını içi yana yana
Yuvayı gözetleyen katı yürekli bir çiftçi
Alıp götürmüştür yavruları daha kantları çıkmadan
Bülbül de bütün gece fır döner ağlar,
Konar bir dala , başlar yeniden ezgilerine yanık yanık
Tutar acıklı iniltileriyle dört bir yanı ta uzaklara kadar.
Ne bir tutku yumuşatmış Orpheus’un yüreğini
Ne de bir evlilik bağı yumuşatmış
Yürür gidermiş dövüne dövüne Eurydice’nin kaçırılışına
Dis’in boş armağanlarına dövüne dövüne.
O kadar bağlıydı ki Orpheus Eurydice’ye
Kikonların bütün kadınlarını hor gördü
Onlar da paramparça ettiler sonunda delikanlıyı
Kutsal törenlerde ve gece şenliklerinde Bacchus’un
Saçtılar parçalarını ta uzaklara, tarlalara,kırlara
Ama Orpheus’un boynundan kopan mermer gibi başı
Herbus ırmağının ters akıntıları arasında çalkalanıp giderken bile
Soğumuş diliyle çağırıp durdu Eurydice’yi
Canı da “Ah kara bahtlı Eurydice!” diye bağırdı uçarken,
“Ah kara bahtlı Eurydice!”
Ve ardından ırmağın bütün kıyıları
"Eurydice! Eurydice! Eurydice!"
diye yankılandı durdu.»
Vergilius’un aktardığı ve bir takım sembolik motifleri ustaca işlediği bu efsanede Orpheus mitinin ezoterik karakteri ile ilgili bazı ipuçları bulunabilmektedir.
Öncelikle Eurydice üzerinde durmak gerekmektedir. Eurydice (EÙrud…kh ) birDryad’dır. Dryad adı Yunanca meşe anlamına gelen “Drys” ( dràj ) sözcüğünden türemiştir ve Ağaç Perisi anlamında kullanılmaktadır. Bunlardan bazıları ait olduğu ağaçla birlikte doğar ve onunla birlikte ölürler, diğerleri ise ölümsüzdür. Eurydice de burada toprağa , ağaca ait bir sembolizmi temsil etmektedir.
Yunan mitolojisinde kahramanların ölüler ülkesine gidişi rastlanılan bir motiftir. Ancak biz bu motifin ezoterik erginleşmedeki (initiation) ölüm deneyimi ile ilgili olduğunu düşünmekteyiz. Nitekim Orpheus da erginleşmiş (inisye olmuş) bir kahraman olabilmek için ölüm deneyimini yaşamıştır ve sanatı sayesinde buradan kurtulmayı başarmıştır. Orpheus’un buradaki hatası, bu aşamayı geçiren bir mürit olarak ardına bakmasıdır ; çünkü bu deneyimi yaşayanların ardına bakmamaları , bir türlü geçmişle bağlarını koparmaları gerekmektedir. Orpheus burada bu kuralı çiğneyerek kendini “ağaç gibi , ağacı kökleri” gibi bağlayan , tutkunu olduğu şeyi kaybetmiştir.
Orpheus’un karısını ikinci kez kaybettikten sonra yedi ay ağlaması da yedi sayısının sembolizminden ötürü sembolik bir anlatımdır. Burada ilginç olan bir motif de Orpheus’un havada asılı bir kayanın ( sub rupe aeria) altında ağlamasıdır. Bazı insanların sesleri ile ya da bir alet yardımı ile sesler çıkararak taşları hareket ettirmeleri mitlerde sık rastlanılan bir temadır. Yine Orpheus , Argaunotlar ile sefere çıktığında da bir takım olaylar hükmetmek için sesini kullanmıştır.
Orpheus’un ölümü de ilginçtir. Orpheus’un erginlenmiş biri olarak cinsellikte ölçülü olması ve tam tersi bir anlam taşıyan Bacchus törenlerinde öldürülmesi ilginçtir. Ayrıca Orpheus’un da erginlenmiş diğer kahramanlar gibi bedeni yok edilmiştir. Aynı tema vücudu Osiris gibi parçalanan diğer tanrı/kahraman mitoslarında da vardır.
Aynı mitosu Ovidius da “Dönüşümler” adlı eserde işler. Bu eserin Onbirinci kitabında Orpheus’un Bacchus ayinleri sırasında nasıl katledildiğini ayrıntıları ile anlatır. Ancak bu bölümde geçen bir bölüm oldukça ilginçtir :
« Bu yetmemiş Bacchus’a, bırakmış kırları da ,
Daha iyi bir koroyla gitti Timolos’un üzüm
Bağlarına, Pactolus’a ; o çağda altın dalgalar,
İmrenilen değerli kumsallar olmasa bile.
Çevirmiş çevresini Satyrler, geleneksel topluluk,
Bacchus’u sevenler, yalnız Frigyalı Silenus gelmedi,
Çok içen,boyuna salınan yaşlı kişi, yakalanmış
Bağlanıp donatıldığı çiçeklerle iletilmiş Midas’a ,
Trakyalı Orpheus, bu krala, Cecrops’a , bir de
Öğrencisi Eumolpus’a öğretmiş gizemli işleri.»
Burada ilginç bir nokta olarak Bacchus aile Orpheus’un adı birlikte geçmekte ve Orpheus’un gizemli (daha doğrusu kutsal) işleri öğrettiği söylenmektedir. Bu da yukarıdaki açıklamamızı desteklemektedir.
Orpheus mitosu Platon’un ünlü eseri Şölen’de de yer alır :
Orpheus daha bir çok mitolojik öyküde şairliği ve müzik yeteneği ile de geçmektedir. Bunların arasında Orpheus’un ses ve müzik kullanarak doğaya, hayvanlara nasıl hükmettiğini gösteren efsaneler de vardır.
İlk Çağ ezoterizmi ile ilgili en önemli kaynaklarımız erginlenmeye dayalı dinler hakkında elimize ulaşan belgeler ve mitolojik öykülerdir.
İlk Çağ toplumları ve inançları ile ilgili kapsamlı bir inceleme bize eski ezoterik öğretiler hakkında bilgi verecektir.
İlk çağ ezoterik öğretilerine ilk örnek olarak Orfeusçuluğu inceleyebiliriz.
Bu öğreti adını ünlü efsanevi kişilik Orpheus’dan almaktadır. Orfeusçuluk Yunan dünyasında MÖ 4 yüzyıldan itibaren ortaya çıkmıştır. Hatta o dönemde bile Orpheus halk arasında popülerdir. Ancak bu öğretinin kökeninin daha da eskilere dayandığı düşünülmektedir.
Klasik dönem edebiyatçılarının ve Platon gibi filozoflarının Orfeusçuluğa saldırmış olmaları bu öğretinin klasik dönemde de popülerliğini koruduğunu göstermektedir. Ayrıca bu dönemde kutsal Orpheus yazılarının (Corpus Orphicum) ortalarda dolaştığı bilinmektedir. Bu yazılar daha sonraki dönemlerde , özellikle de Yeni-Platoncular arasında popüler olacaklardır.
Mitolojide Orpheus
Mitolojide Orpheus için anlatılan öyküler çok anlamlıdır.
Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü’nde Orpheus’u şöyle anlatır :
« Orpheus dillere destan olmuş bir ozandır. İlkçağda ünü orfizm denilen mistik bir akım yaratacak kadar çok yayılmış , kişiliği üzerine anlatılan masallar her türlü sanatçıyı etkilemişti.»
Efsaneye göre Orpheus Trakya doğumludur. Doğduğu söylenilen yer bugün Yunanistan, Bulgaristan ve Türkiye sınırlarının kesişimine yakın bir yerdedir. Böylece Orpheus, önemli bir geleneği olan , Anadolu’nun eski halklarının geçiş noktası olan bir yerde doğmuş kabul edilir. Bazı araştırmacılar , doğum yerinden ötürü, Orpheus’un bir şaman olduğunu da söylemişlerse de biz bu görüşe katılmıyoruz.
Vergilius “Georgica” adlı eserinde Orpheus ve karısı Eurydice’nin öyküsünü anlatır , bu bölüm aslında Eurydice’nin ölümüne neden olan Aristaios’un başına gelen belaları açıklamaktadır :
« Yabana atılmaz bir tanrı öfkelenmiş kovalar seni;
bir suç işledin sen , büyük bir suç,
çekersin bugün onun cezasını:
Bir belaya çattıydı Orpheus, kara bahtlı
Şimdi senin üstüne bindirmeye çalışır o belayı,
Kader engel olmazsa , bindirecek de.
Deliye döndü Orpheus, kaçırılınca karısı kudurdu.
Irmak boyu palas pandıras kaçarken senden o kadın,
Kaçarken bir uçuruma atar gibi kendini tepetaklak
Dolanıverdi bacaklarına korkunç bir yılan.
Ömrü o kadarmış kadının , görmedi boylu çimenler yüzünden
Oralara sinen zehirli yaratığı.
Yaşıtları, dağ perileri , başladılar bir ağızdan
En yüce dağları çığlıklarıyla doldurdular...
Orpheus, oyuk kaplumbağa kabuğundan sazıyla
Yaslı sevgisini avuttu durdu.
Hep seni söylerdi tatlı eşi, hep seni
Onunla başbaşaydın ya hani yalnız kıyılarda
Gün doğar seni söylerdi , gün batar seni.
Gitti sokuldu Taenarius dağının boğazlarına kadar
Yüksek kapılarının oraya yer altı tanrısı Dis’in
Girdi kapkara bir korkuyla gölgelenmiş ormana,
Ölü ruhların ve titreten kralların karşısına dikildi
İnsan yakarışlarıyla yumuşamayan yüreklerin dikildi karşısına
Ve Erebus konutlarının en kuytu yerlerinden
Hafif ruhlar çıkageldi, onun ezgileriyle sarsılan
ve görüntüleri çıkageldi , ışıktan yoksun olanların.
Yapraklar arasında saklanan kuşlar kadar çoktular,
Gecenin ya da kasırganın dağlardan savurduğu kuşlar kadar çok.
Artık Orpheus , bütün belalardan kurtulmuş, geri dönüyordu
Ve kendisine verilen Eurydice gelmekteyken,
Prosperina’nın koştuğu şarta uyarak
Kocasının ardından yürüye yürüye
Havanın daha yüksek katlarına doğru
Orpheus birden çılgınlık etti , boş bulundu
Ölüm tanrıları bağışlamasını bilseler ,
Bağışlanabilir bir çılgınlıktı bu;
Eurydice’si ışığın altına tam çıktı çıkacakken
Unutup duruverdi, gönlüne yenildi döndü baktı arkasına
İşte bir anda bütün çabalar oracıkta uçtu gitti
Bir anda kopuverdi amansız zorbayla yapılan anlaşmalar
Bir gümbürtüdür yükseldi, hem de üç kez Avernus batağından
Haykırdı Eurydice :”Bu ne Orpheus , bu ne ?
Bu ne çılgınlık böyle ,seni de yok eden, zavallı beni de?
İşte gene geri çağırır beni zalim kader
Uyku kapatır kararan gözlerimi
Dört yanımı saran gece götürür beni, Elveda!
Giderim işte uzata uzata ellerimi sana
Artık senin olmayan güçsüz ellerimi”
Dedi ve birdenbire bir duman gibi karıştı hafif yellere,
Gitti karşıt yöne doğru, görünmez oldu,
Ve Orpheus göremedi bir daha
Ruhlara tutunup dil dökmeye çalışan Eurydice’yi
Yer altı sandalcısı da aradaki bataklığı bir daha komadı geçsin.
Ne yapsındı? Nereye gitsindi? Kime baş vursundu ?
İkinci kez kaçırılmıştı karıcığı.
Bir daha ölü ruhları nasıl yumuşatırdı?Tanrıları nasıl?
Eurydice buz kesilmiş gidiyordu işte
Styks sandalı ile uçuyordu uzaklara.
Ya Orpheus ne oldu?Derler ki onun için
Issız Strymon ırmağı kıyısında ağlamış tam yedi ay
Havada asılı bir kayanın altında ağlamış
Buz gibi mağaralarda anlatmış durmuş başından geçeni
Kaplanları büyülemiş ,ayaklandırmış meşe ağaçlarını ezgileriyle;
Bir kavak ağacının gölgesinde bir bülbül vardır hani
Arar durur kaybolan yavrularını içi yana yana
Yuvayı gözetleyen katı yürekli bir çiftçi
Alıp götürmüştür yavruları daha kantları çıkmadan
Bülbül de bütün gece fır döner ağlar,
Konar bir dala , başlar yeniden ezgilerine yanık yanık
Tutar acıklı iniltileriyle dört bir yanı ta uzaklara kadar.
Ne bir tutku yumuşatmış Orpheus’un yüreğini
Ne de bir evlilik bağı yumuşatmış
Yürür gidermiş dövüne dövüne Eurydice’nin kaçırılışına
Dis’in boş armağanlarına dövüne dövüne.
O kadar bağlıydı ki Orpheus Eurydice’ye
Kikonların bütün kadınlarını hor gördü
Onlar da paramparça ettiler sonunda delikanlıyı
Kutsal törenlerde ve gece şenliklerinde Bacchus’un
Saçtılar parçalarını ta uzaklara, tarlalara,kırlara
Ama Orpheus’un boynundan kopan mermer gibi başı
Herbus ırmağının ters akıntıları arasında çalkalanıp giderken bile
Soğumuş diliyle çağırıp durdu Eurydice’yi
Canı da “Ah kara bahtlı Eurydice!” diye bağırdı uçarken,
“Ah kara bahtlı Eurydice!”
Ve ardından ırmağın bütün kıyıları
"Eurydice! Eurydice! Eurydice!"
diye yankılandı durdu.»
Vergilius’un aktardığı ve bir takım sembolik motifleri ustaca işlediği bu efsanede Orpheus mitinin ezoterik karakteri ile ilgili bazı ipuçları bulunabilmektedir.
Öncelikle Eurydice üzerinde durmak gerekmektedir. Eurydice (EÙrud…kh ) birDryad’dır. Dryad adı Yunanca meşe anlamına gelen “Drys” ( dràj ) sözcüğünden türemiştir ve Ağaç Perisi anlamında kullanılmaktadır. Bunlardan bazıları ait olduğu ağaçla birlikte doğar ve onunla birlikte ölürler, diğerleri ise ölümsüzdür. Eurydice de burada toprağa , ağaca ait bir sembolizmi temsil etmektedir.
Yunan mitolojisinde kahramanların ölüler ülkesine gidişi rastlanılan bir motiftir. Ancak biz bu motifin ezoterik erginleşmedeki (initiation) ölüm deneyimi ile ilgili olduğunu düşünmekteyiz. Nitekim Orpheus da erginleşmiş (inisye olmuş) bir kahraman olabilmek için ölüm deneyimini yaşamıştır ve sanatı sayesinde buradan kurtulmayı başarmıştır. Orpheus’un buradaki hatası, bu aşamayı geçiren bir mürit olarak ardına bakmasıdır ; çünkü bu deneyimi yaşayanların ardına bakmamaları , bir türlü geçmişle bağlarını koparmaları gerekmektedir. Orpheus burada bu kuralı çiğneyerek kendini “ağaç gibi , ağacı kökleri” gibi bağlayan , tutkunu olduğu şeyi kaybetmiştir.
Orpheus’un karısını ikinci kez kaybettikten sonra yedi ay ağlaması da yedi sayısının sembolizminden ötürü sembolik bir anlatımdır. Burada ilginç olan bir motif de Orpheus’un havada asılı bir kayanın ( sub rupe aeria) altında ağlamasıdır. Bazı insanların sesleri ile ya da bir alet yardımı ile sesler çıkararak taşları hareket ettirmeleri mitlerde sık rastlanılan bir temadır. Yine Orpheus , Argaunotlar ile sefere çıktığında da bir takım olaylar hükmetmek için sesini kullanmıştır.
Orpheus’un ölümü de ilginçtir. Orpheus’un erginlenmiş biri olarak cinsellikte ölçülü olması ve tam tersi bir anlam taşıyan Bacchus törenlerinde öldürülmesi ilginçtir. Ayrıca Orpheus’un da erginlenmiş diğer kahramanlar gibi bedeni yok edilmiştir. Aynı tema vücudu Osiris gibi parçalanan diğer tanrı/kahraman mitoslarında da vardır.
Aynı mitosu Ovidius da “Dönüşümler” adlı eserde işler. Bu eserin Onbirinci kitabında Orpheus’un Bacchus ayinleri sırasında nasıl katledildiğini ayrıntıları ile anlatır. Ancak bu bölümde geçen bir bölüm oldukça ilginçtir :
« Bu yetmemiş Bacchus’a, bırakmış kırları da ,
Daha iyi bir koroyla gitti Timolos’un üzüm
Bağlarına, Pactolus’a ; o çağda altın dalgalar,
İmrenilen değerli kumsallar olmasa bile.
Çevirmiş çevresini Satyrler, geleneksel topluluk,
Bacchus’u sevenler, yalnız Frigyalı Silenus gelmedi,
Çok içen,boyuna salınan yaşlı kişi, yakalanmış
Bağlanıp donatıldığı çiçeklerle iletilmiş Midas’a ,
Trakyalı Orpheus, bu krala, Cecrops’a , bir de
Öğrencisi Eumolpus’a öğretmiş gizemli işleri.»
Burada ilginç bir nokta olarak Bacchus aile Orpheus’un adı birlikte geçmekte ve Orpheus’un gizemli (daha doğrusu kutsal) işleri öğrettiği söylenmektedir. Bu da yukarıdaki açıklamamızı desteklemektedir.
Orpheus mitosu Platon’un ünlü eseri Şölen’de de yer alır :
Orpheus daha bir çok mitolojik öyküde şairliği ve müzik yeteneği ile de geçmektedir. Bunların arasında Orpheus’un ses ve müzik kullanarak doğaya, hayvanlara nasıl hükmettiğini gösteren efsaneler de vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder