Jacques Cazotte (17 Ekim 1719 - 25 Eylül 1792) Fransız ihtilaliyle ilgili olarak Jacques Cazotte’un kehanetinden Papus, Stanislas Guaita ve Eliphas Levi bahsetmektedir. ''Aşık Şeytan'' adlı kitabın yazarı olan Cazotte, okültizm ile ilgili konulardan hoşlanıyordu.
Kendisinin bir ziyafet sırasında gelecek hakkında konuştuklarını La Harpe şöyle aktarmaktadır:
“Bana dün gibi geliyor ama 1788 yılı başlarındaydı. Akademisyen bir meslektaşımız olan asil ve zeki bir şahsın evinde rahipler, saray adamları, edebiyatçılar, akademisyenlerle birlikte sofradaydık. Her zamanki gibi çok güzel bir yemek yenilmişti. Yemeğin sonunda içlen Malvoıise ve Constance şarapları iyi toplumun verdiği neşeye her zaman etikete uymayan bir serbestlik katıyordu. Topluluktaki görüşmeler öyle bir hal almıştı ki güldürü her şey olumlu karşılanıyordu. Davetlilerden biri söyleşinin olumlu havasına hiç katılmamıştı ve hatta bizim coşkunluğumuzla hafifçe alay etmişti. Bu sevimli ve orijinal biraz da ermişlere has hülyalara kendini kaptırmış olan Cazotte’du.
Çok ciddi bir tavırla söze başladı ve:
-Efendiler, dedi. Rahat olun hepiniz bu büyük ve yüce ihtilalı göreceksiniz. Bilirsiniz ki ben biraz ermişimdir; tekrar ediyorum göreceksiniz.
Ona şu şekilde cevap verdiler:
-Bunun için büyük bir sihirbaz olmaya lüzum yok
-Kabul fakat size söylediklerim için bu söylediklerinizden biraz daha fazlası lazım. Siz burada bulunanların çok yakın bir gelecekte başına gelecekleri biliyor musunuz?
Condorcet:
-Ah! Bir filozofun bir peygamberle karşılaşması hiç de üzülecek bir şey değildir.
-Siz mösyö Condorcet, bir zindanın taşları üzerinde öleceksiniz. O mutlu zamanların daima üzerinde taşımaya zorlayacağı zehirle cellattan kurtulmak için kendinize kıyarak öleceksiniz.
Önce bir şaşkınlık oldu sonradan Cazotte’un uyanıkken rüya gördüğü hatırlanarak açıktan açığa gülündü.
-Mösyö Cazotte bu bahsettiğiniz şey sizin “aşık şeytan”nınız kadar sevimli değil. Fakat bizim bahsetmekte olduğumuz felsefe ve akıl sanatı fikri ile “zindan”ın “cellat”ın “zehir”in ne ilgisi olabilir?
-Size söylediğim tastamam budur: felsefe beşetiriyet hürrüyet adına aklın saltanatı sırasında soınunuz böyle olacak. çünkü o zaman gerçekten fransa’da “akıl” mabedleri olacak ve başka bir mabede kalmayacak.
Chamfort kahkahayla gülerek:
-Eminim ki siz bu mabedlerin rahiplerinden olmayacaksınız.
-Bana da öyle geliyor mösyö chamfort; fakat siz onlardan biri olarak bu sıfatı da hak edeceksiniz; fakat damarlarınızı yirmi iki ustura darbesiyle keseceksiniz ama, bu yüzden hemen değil ancak birkaç ay sonra öleceksiniz.
Herkes birbirine baktı ve yine güldüler.
-Siz mösyö Vic-d Azir, damarlarınızı siz açmayacaksınız fakat bir damla krizi sırasında bir günde altı kez damarlarınızı açtıracak ve geceleyin öleceksiniz. Siz mösyö Nicolai, darağacında can vereceksiniz. Siz mösyö Bailly, darağacında…
Roucher:
-Görülüyor ki ,mösyönün hıncı akademiye; pek canlı bir temizlik yapıyor. Bana gelince çok şükür…
-Siz siz de darağacında öleceksiniz. O devirde sadece felsefe i ve akıl ile idare edileceksiniz. Size böyle davrananların hepsi filozof olacak; bir saatten beri ağzınızdan düşmeyen cümlelerle konuşarak öldürecekler; sizin kullandığınız sözleri kullanacaklar; sizin gibi Diredot ve “Pucelle”nin mısraları ağızlarından düşmeyecek
Chamfort:
-Evet, bütün bunlar pek neşeli değil fakat bütün bunlar ne vakit olacak?
- Size bütün söylediklerimin tamamlanması için altı yıldan fazla bir zaman geçmeyecek
Düşes De Grammont:
-Bize gelince biz çok talihliyiz. İhtilallerle bize bir şey olmaz.
-Bu kez madam sizin cinsiniz için bir ayrım yapılmayacak; sizlere de erkekler gibi davranılacak.
-O halde siz dünyanın sonunun geleceğinden bahsediyorsunuz?
-Bilmem; bütün bildiğim madam siz ve sizden başka birçok kadınlar elleri arkalarına bağlı olarak arabalarla darağacına götürülecekler.
-Ah! O zaman üzeri siyah örtülerle kaplı bir kupa arabasıyla darağacına giderim!
-Hayır sizden daha kibar hanımlar sizin gibi yük arabasında ve yine sizin gibi elleri arkalarına bağlı götürülecekler.
-Daha kibar hanımlar? Yani kral soyundan prensesler mi?
-Daha da kibarları madam.
Bu sözler söylenince davetliler huzursuzlukla kıpırdandılar. Ev sahibinin yüzü asıldı. Şakanın biraz ileri gittiği kanısı doğmuştu.
Madam De Grammont bulutları dağıtmak çin bu son cevap üzerinde ısrar etmeyerek haifi ve neşeli bir tonlar:
-Görüyor musunuz? Bana günah çıkaracak bir rahip bile bırakmayacak.
-Hayır madam olmayacak. Fakat tututklulardan bir günah çıkartacak papazla görüşemsini lütfen izin verilecek son şahıs…
Bir an durdu.
-Bu mesut fani kim acaba?
-Fransa kralı
Ev sahibi ile bütün konuklar birden ayağa fırladılar. Ev sahibi Cazotte’ye ilerledi ve gayet ciddi bir tonla:
-Bu kasvetli şaka kafi derecede uzadı; bulunduğunuz topluluğu ve bizzat kendinizi mahvedecek kadar ileri gidiyorsunuz.
Cazotte hiç cevap vermedi. Gitmeye hazırlanıyordu ki ciddi şeylere hiç tahammülü olmayan Madam De Grammont neşeyi yeniden canlandırmak için:
-Ee, peygamber bey. Ya siz? Siz ne olacaksınız?
Bir anlık bir sükût oldu ve gözler yere indi.
-Madam kutsal kitapta Kudüs’ün kuşatmasını okudunuz mu?
- Tabi okumayan kim olabilir bunu? Fakat tutun ki okumadım anlatıverin.
-Peki madam bu kuşatma sırasında bir adam yedi gün burçlarda ve hendeklerde “felaket Kudüs’e felaket bana” diyerek durmadan dolaştı ve bir sıra düşmanların attığı bir mancınıktan fırlayan taş ona rastladı ve onu parça parça etti.
Bu cevaptan sonra bir reverans yaptı ve topluluğu terk etti.
La Harpe’nin anlattıklarına şunu ilave edelim ki, Cazotte’un büzün söyledikleri gerçekleşmiş ve kendisi de bir kitabı yüzünden krallık taraftarı sayılarak idama mahkum edilmiş ve cesaretle ölmüştür.
Kendisinin bir ziyafet sırasında gelecek hakkında konuştuklarını La Harpe şöyle aktarmaktadır:
“Bana dün gibi geliyor ama 1788 yılı başlarındaydı. Akademisyen bir meslektaşımız olan asil ve zeki bir şahsın evinde rahipler, saray adamları, edebiyatçılar, akademisyenlerle birlikte sofradaydık. Her zamanki gibi çok güzel bir yemek yenilmişti. Yemeğin sonunda içlen Malvoıise ve Constance şarapları iyi toplumun verdiği neşeye her zaman etikete uymayan bir serbestlik katıyordu. Topluluktaki görüşmeler öyle bir hal almıştı ki güldürü her şey olumlu karşılanıyordu. Davetlilerden biri söyleşinin olumlu havasına hiç katılmamıştı ve hatta bizim coşkunluğumuzla hafifçe alay etmişti. Bu sevimli ve orijinal biraz da ermişlere has hülyalara kendini kaptırmış olan Cazotte’du.
Çok ciddi bir tavırla söze başladı ve:
-Efendiler, dedi. Rahat olun hepiniz bu büyük ve yüce ihtilalı göreceksiniz. Bilirsiniz ki ben biraz ermişimdir; tekrar ediyorum göreceksiniz.
Ona şu şekilde cevap verdiler:
-Bunun için büyük bir sihirbaz olmaya lüzum yok
-Kabul fakat size söylediklerim için bu söylediklerinizden biraz daha fazlası lazım. Siz burada bulunanların çok yakın bir gelecekte başına gelecekleri biliyor musunuz?
Condorcet:
-Ah! Bir filozofun bir peygamberle karşılaşması hiç de üzülecek bir şey değildir.
-Siz mösyö Condorcet, bir zindanın taşları üzerinde öleceksiniz. O mutlu zamanların daima üzerinde taşımaya zorlayacağı zehirle cellattan kurtulmak için kendinize kıyarak öleceksiniz.
Önce bir şaşkınlık oldu sonradan Cazotte’un uyanıkken rüya gördüğü hatırlanarak açıktan açığa gülündü.
-Mösyö Cazotte bu bahsettiğiniz şey sizin “aşık şeytan”nınız kadar sevimli değil. Fakat bizim bahsetmekte olduğumuz felsefe ve akıl sanatı fikri ile “zindan”ın “cellat”ın “zehir”in ne ilgisi olabilir?
-Size söylediğim tastamam budur: felsefe beşetiriyet hürrüyet adına aklın saltanatı sırasında soınunuz böyle olacak. çünkü o zaman gerçekten fransa’da “akıl” mabedleri olacak ve başka bir mabede kalmayacak.
Chamfort kahkahayla gülerek:
-Eminim ki siz bu mabedlerin rahiplerinden olmayacaksınız.
-Bana da öyle geliyor mösyö chamfort; fakat siz onlardan biri olarak bu sıfatı da hak edeceksiniz; fakat damarlarınızı yirmi iki ustura darbesiyle keseceksiniz ama, bu yüzden hemen değil ancak birkaç ay sonra öleceksiniz.
Herkes birbirine baktı ve yine güldüler.
-Siz mösyö Vic-d Azir, damarlarınızı siz açmayacaksınız fakat bir damla krizi sırasında bir günde altı kez damarlarınızı açtıracak ve geceleyin öleceksiniz. Siz mösyö Nicolai, darağacında can vereceksiniz. Siz mösyö Bailly, darağacında…
Roucher:
-Görülüyor ki ,mösyönün hıncı akademiye; pek canlı bir temizlik yapıyor. Bana gelince çok şükür…
-Siz siz de darağacında öleceksiniz. O devirde sadece felsefe i ve akıl ile idare edileceksiniz. Size böyle davrananların hepsi filozof olacak; bir saatten beri ağzınızdan düşmeyen cümlelerle konuşarak öldürecekler; sizin kullandığınız sözleri kullanacaklar; sizin gibi Diredot ve “Pucelle”nin mısraları ağızlarından düşmeyecek
Chamfort:
-Evet, bütün bunlar pek neşeli değil fakat bütün bunlar ne vakit olacak?
- Size bütün söylediklerimin tamamlanması için altı yıldan fazla bir zaman geçmeyecek
Düşes De Grammont:
-Bize gelince biz çok talihliyiz. İhtilallerle bize bir şey olmaz.
-Bu kez madam sizin cinsiniz için bir ayrım yapılmayacak; sizlere de erkekler gibi davranılacak.
-O halde siz dünyanın sonunun geleceğinden bahsediyorsunuz?
-Bilmem; bütün bildiğim madam siz ve sizden başka birçok kadınlar elleri arkalarına bağlı olarak arabalarla darağacına götürülecekler.
-Ah! O zaman üzeri siyah örtülerle kaplı bir kupa arabasıyla darağacına giderim!
-Hayır sizden daha kibar hanımlar sizin gibi yük arabasında ve yine sizin gibi elleri arkalarına bağlı götürülecekler.
-Daha kibar hanımlar? Yani kral soyundan prensesler mi?
-Daha da kibarları madam.
Bu sözler söylenince davetliler huzursuzlukla kıpırdandılar. Ev sahibinin yüzü asıldı. Şakanın biraz ileri gittiği kanısı doğmuştu.
Madam De Grammont bulutları dağıtmak çin bu son cevap üzerinde ısrar etmeyerek haifi ve neşeli bir tonlar:
-Görüyor musunuz? Bana günah çıkaracak bir rahip bile bırakmayacak.
-Hayır madam olmayacak. Fakat tututklulardan bir günah çıkartacak papazla görüşemsini lütfen izin verilecek son şahıs…
Bir an durdu.
-Bu mesut fani kim acaba?
-Fransa kralı
Ev sahibi ile bütün konuklar birden ayağa fırladılar. Ev sahibi Cazotte’ye ilerledi ve gayet ciddi bir tonla:
-Bu kasvetli şaka kafi derecede uzadı; bulunduğunuz topluluğu ve bizzat kendinizi mahvedecek kadar ileri gidiyorsunuz.
Cazotte hiç cevap vermedi. Gitmeye hazırlanıyordu ki ciddi şeylere hiç tahammülü olmayan Madam De Grammont neşeyi yeniden canlandırmak için:
-Ee, peygamber bey. Ya siz? Siz ne olacaksınız?
Bir anlık bir sükût oldu ve gözler yere indi.
-Madam kutsal kitapta Kudüs’ün kuşatmasını okudunuz mu?
- Tabi okumayan kim olabilir bunu? Fakat tutun ki okumadım anlatıverin.
-Peki madam bu kuşatma sırasında bir adam yedi gün burçlarda ve hendeklerde “felaket Kudüs’e felaket bana” diyerek durmadan dolaştı ve bir sıra düşmanların attığı bir mancınıktan fırlayan taş ona rastladı ve onu parça parça etti.
Bu cevaptan sonra bir reverans yaptı ve topluluğu terk etti.
La Harpe’nin anlattıklarına şunu ilave edelim ki, Cazotte’un büzün söyledikleri gerçekleşmiş ve kendisi de bir kitabı yüzünden krallık taraftarı sayılarak idama mahkum edilmiş ve cesaretle ölmüştür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder