Ejderhalar
Çeşitli hayvanların özelliklerini bünyesinde toplayan ve bundan dolayı belki bütün hayvanların gücünü ve niteliklerini toplu olarak sembolize eden ve timsah ya da kertenkeleden köken alan canlılar olduklarına inanılır. Uzak doğuda uzun ömürleri ve büyü güçleri nedeniyle bilgeliğin sembolüdürler. Bunların en büyüklerinden biri olan “Komodo Kertenkelesi” ejderha efsanelerinin bazılarından köken almaktadırlar.
Çin Mitolojisinde çok sık rastlanan ejderha pek çok tür hayvanın garip bir karışımı olarak bir devenin basına bir erkek geyiğin boynuzlarına bir canavarın gözlerine bir ineğin kulaklarına bir yılanın boynuna bir midyenin göbeğine bir sazan balığının pullarına bir kartalın pençelerine ve bir kaplanın ayaklarına sahiptir. Kafasının üzerinde “Chi’ih muh”denilen büyük bir parça vardır. Gövdesi birlesik üç bölümden sekillenmistir. Gövdesinde 117 adet bulunan pullardan 81 tanesi iyi (yang) etki gösterirken 36 tanesi ise kötü (ying) etkiyle doludur. Böylece ejderha hem biraz koruyucu hem de biraz yok edicidir. Boyun altındaki pulları terstir ve her bir ayagında bes adet parmak bulunur. Bir erkek ejderha disisinden tepesine dogru giderek incelen dalgalı bir boynuzla ayrılır. Ayrıca disi ejderhanın burnu da düzdür.
Kanatlı ejderhalar olduğu gibi at-ejderha boğa-ejderha köpek-ejderha kurbağa-ejderha ve balık-ejderha’da vardır. Ejderhaların en önemli düşmanı belki kaplandır ama kaplan baslı ejderhalara da rastlanılır. Görüldüğü gibi ejderhalar diğer hayvanlara da dönüşebilirler Ejderhalar kesinlikle suyla ilgilidir. Yağmurun ve suyun efendisi gök gürültüsünün tanrısı ya da yağmurun ve suyun tanrısı olarak anılırlar. Fırtınalar çıkaranlar da vardır. Bazı mitolojilerde ışık tanrısıdır. Yeni doğmuş bir ejderha bir solucan veya bir yılan ya da bir kertenkeleden daha büyük değildir. Ancak çok süratli gelişirler. Ejderhaların kemikleri olduğuna inanılan fosillere ait kemiklerin tıbbi amaçlı olarak kullanıldıklar görülür. Ejderhaların yakınlarında kesinlikle tedavi edici özelliğe sahip şifalı otlar vardır. Ejderhalar derilerini dökerler ve bazen de kemiklerini fırlatıp atarlar. Beş ayrı renge sahip ejderha kemiklerinin iç organlara yönelik olarak tedavi edici etkileri bulunmaktadır.
Buna göre mavi renk kemikler karaciğer ve safra kesesi; beyaz renk olanlar akciğer ve ince bağırsak; kırmızı renkliler kalp ve kalın bağırsak; siyah renktekiler böbrekler ve mesane; sarı renk kemikler ise dalak ve mide üzerine etkilidir. Ayrıca ejderhaların tükürüğünün de tedavi edici özellikte olduğu bildirilmektedir. Tanrıların ejderhalar üzerinde yolculuk yaptıklarına inanılır Genel olarak yılan kuyruklu kanatlı ve arslan pençeli mitolojik hayvanlar olan ejderhalar “uçan yılan” olarak da nitelendirilirler. Kaynağı Eski Babil ve Sümer inançlarıdır. Aslında her ulusun mitolojisinde ejderhalar vardır ve onlarla hep savaşılır. Germen kavimlerinin Nibelungen efsanelerinde ve ayrıca Yunan mitolojisi içerisinde korkunç ejderha motifleri vardır ve bunlar çeşitli kahramanlar tarafından öldürülürler. Yunanca ejderha “gözcü” demektir. Zaten ejderha pek çok öyküde kutsal suların gözcüsü ve bekçisidir. Sümer, Babil, Akad ve Hititlerde erkek kahramanlar veya tanrılar ejderhaları öldürürler.
Mitolojide ejderha motifi Türk sanatında da Hint ve Çin sanatı kadar yaygındır. Türk mitolojisinde büyük yılan biçimli olarak betimlenen ejderhaların üçten yediye kadar değişen sayıda basları bulunmaktadır. Yedi baslı ejderha anlamına gelen “büke” sözcüğü Yakut Türkleri tarafından büyüklere unvan olarak verilir. Ejderhaların kuyuların diplerinde sarayları vardır. İnsan eti yiyen ejderhalar genç kızları buralara kaçırırlar. Ejderha Türk mitolojisinde zaman zaman dünyayı taşıyan bir hayvan olarak da kabul edilir. Dört yön ile ilişkisi vardır ve gök ile yer-su kültlerinin varlığı nedeniyle astrolojiyle ilişkili olarak farklı sembolik anlamlar yüklenmiştir. Türklerde bir ejderha kültünden söz edilebilir. Ejderhaların karanlık yer ejderi . gök ejderi sarı ejder ağaç ejderi ve kırmızı ejder gibi tipleri bulunmaktadır. Kökenini timsahtan aldığı ileri sürülür. Ejderha Eski Türklerin “12 Hayvanlı Takvimi”nde de yer almıştır.
Ejderha Çin’de olduğu gibi Türklerde de bir hukuki sembol olarak kullanılmış olmalıdır.
Yunan mitolojisinde ejderha ile ilgili diğer toplumların inançlarıyla paralellik gösteren öyküler anlatılır. Ekhidna adı verilen ejderhanın yeraltında ve yeryüzünde ne kadar korkunç köpek ve canavar varsa hepsini yarattığına inanılır. Lerna Ejderi adlı dokuz kafalı bir yılan ejder vardır. Herakles’in onun zehir saçan kafalarını kopardığına ve ölümsüz olan bir kafasını da bir kayanın altına gömdüğüne inanılır.
Zümrüdüanka: Anka Hüma Semender Devlet Kuşu Phoenix Simurg Sirenk gibi adlarla da anılır. Dünyanın farklı yörelerinde çeşitli dinsel ve büyüsel etkileri olduğuna inanılan mitolojik bir kus olup bir sığırı ya da bir fili taşıyabilecek kadar büyüktür. Kaynağı Eski Mısır inançlarında bulunmakla beraber Çin’den İran mitolojisine kadar hemen her yerde yaygındır. Güvercine benzetilerek tasarlanan bu kus zümrüt yeşili kanatlara sahip olup ayrıca altın renkli uzun tüyleri bulunan güzel sesli bir erkek kus olarak imgelenir. Kaf dağının ardında yasayan ve sadece kemikle beslenen bu kuşu kim öldürürse 40 gün içinde ölür ve üzerinden geçtiği kimselere de mutluluk getirir. Her zaman için dünyada tek olarak bulunan Anka kuşu 1700 yıl yasar ve kendini ateşten yeniler. Öleceği zaman yuvasını ateşe verip kendisini yakar ve o yanarken de yeni ve genç bir Anka kuşu meydana gelir. Genç kus babasının küllerini Heliopolis’deki güneş tapınağına götürüp bırakır. Kimin basına konarsa (devlet kuşu) ona büyük zenginlik ve mevki getirir.
Yüzü insana benzer; gövdesi ise her hayvandan bir parça alınarak yapılmış olup boynu çok uzun ve ak bir halka ile sarılıdır. Çinliler onu raks ve müziğin mucidi sayarlar. Çeşitli masallarda onun geniş kanatları üstünde ülkeden ülkeye uçulduğu tasarlanan bu kusun çoğunlukla insanlara görünmediğine de inanılır Değisik kültürlerden Araplarda Roc, Hintlilerde Garuda Yunanlılarda Salamandra ve İranlılarda ise Simurg ya da Semender olarak adlandırılır. Simurg (Otuz Kus) efsanesi çok ünlüdür. Bu efsanede kuslar kendilerine bir kral seçmek isterler. Krallığa Kaf dağında oturan Simurg’u uygun bulurlar.
Hep birden gidip ona bağlılıklarını bildirmek isterler. Yola çıkan kuşlardan bazıları Kaf dağı çok uzak olduğu için yorgunluktan yolda ölürler. Amaçlarına ulaşmak için karşılarına çıkan engelleri asmaya çalışırlarken çok sayıda kus daha ölür ve sonuçta milyarlarca kuştan geriye yalnızca otuz kus kalır. Onlarda bitkinlikten can çekişmektedirler. Güçlükle Kaf dağına varırlar. Burada tahta oturtulan kuşlar okumaları söylenen önlerindeki kağıdı okuduklarında o zamana kadar bütün yaptıkları şeylerin o kağıtta yazılı olduğunu görürler. Bu arada Simurg belirir. Otuz kus bir bakarlar ki karşılarındaki Simurg kuşu aslında kendilerinden başka bir şey değildir Hintlilerce Garuda olarak adlandırılan aynı kusun bir kartala benzediği ve kartalın gaga pençe ve basına sahip olduğu ancak gövde kol ve bacaklarının ise insan görünümünde olduğu bildirilmektedir. Garuda doğduğu zaman o kadar parlaktır ki onu bir tanrı sanarak ibadet edenler olur.
Garuda tanrı Vişnu’nun binek hayvanıdır. İlahi güçlere sahip olan Garuda’nın ulaşılamaz güçlüğü ile kuvvetin iyiliğini fakat bazı yaratıkları kaçırıp yemesiyle de kötülüğü temsil ettiği düşünülebilir. Hint mitolojisi Garuda ile ilgili söylenceler yönünden çok zengindir. Bazı doğu toplumlarında ise Phoenix olarak adlandırılan bu efsanevi kusun günesin kuşu olduğu ve büyük bir atesin küllerinden doğduğuna inanılır ve ona Heliopolis’te tapılır. Öldükten sonra dirilmenin bir simgesi olarak kabul edilen Phoenix Ra (günes tanrısı) ile yakından ilişkilidir.
Eski Mısırlılarca Benu Kus olarak adlandırılır ve tanrı Ra’nın formlarından biridir. Kaos ve karanlıktan çıkan hayatın ve ışığın sembolüdür. Asya’da Phoenix’in çok eski bir kus olduğuna çok uzun yaşadığına ve evrenin yaratılışına tanıklık ettiğine inanılır Ayrıca “Stymphalos” adlı Arkadia kentinde gagaları ve pençeleri tunçtan tüylerini ok gibi fırlatan “Stymphalos Kusları” adlı mitolojik kuşların yaşadığı bir kent vardır ki bu kuşları daha sonra Herakles öldürmüştür.
Bakınız - Elişa
Çeşitli hayvanların özelliklerini bünyesinde toplayan ve bundan dolayı belki bütün hayvanların gücünü ve niteliklerini toplu olarak sembolize eden ve timsah ya da kertenkeleden köken alan canlılar olduklarına inanılır. Uzak doğuda uzun ömürleri ve büyü güçleri nedeniyle bilgeliğin sembolüdürler. Bunların en büyüklerinden biri olan “Komodo Kertenkelesi” ejderha efsanelerinin bazılarından köken almaktadırlar.
Çin Mitolojisinde çok sık rastlanan ejderha pek çok tür hayvanın garip bir karışımı olarak bir devenin basına bir erkek geyiğin boynuzlarına bir canavarın gözlerine bir ineğin kulaklarına bir yılanın boynuna bir midyenin göbeğine bir sazan balığının pullarına bir kartalın pençelerine ve bir kaplanın ayaklarına sahiptir. Kafasının üzerinde “Chi’ih muh”denilen büyük bir parça vardır. Gövdesi birlesik üç bölümden sekillenmistir. Gövdesinde 117 adet bulunan pullardan 81 tanesi iyi (yang) etki gösterirken 36 tanesi ise kötü (ying) etkiyle doludur. Böylece ejderha hem biraz koruyucu hem de biraz yok edicidir. Boyun altındaki pulları terstir ve her bir ayagında bes adet parmak bulunur. Bir erkek ejderha disisinden tepesine dogru giderek incelen dalgalı bir boynuzla ayrılır. Ayrıca disi ejderhanın burnu da düzdür.
Kanatlı ejderhalar olduğu gibi at-ejderha boğa-ejderha köpek-ejderha kurbağa-ejderha ve balık-ejderha’da vardır. Ejderhaların en önemli düşmanı belki kaplandır ama kaplan baslı ejderhalara da rastlanılır. Görüldüğü gibi ejderhalar diğer hayvanlara da dönüşebilirler Ejderhalar kesinlikle suyla ilgilidir. Yağmurun ve suyun efendisi gök gürültüsünün tanrısı ya da yağmurun ve suyun tanrısı olarak anılırlar. Fırtınalar çıkaranlar da vardır. Bazı mitolojilerde ışık tanrısıdır. Yeni doğmuş bir ejderha bir solucan veya bir yılan ya da bir kertenkeleden daha büyük değildir. Ancak çok süratli gelişirler. Ejderhaların kemikleri olduğuna inanılan fosillere ait kemiklerin tıbbi amaçlı olarak kullanıldıklar görülür. Ejderhaların yakınlarında kesinlikle tedavi edici özelliğe sahip şifalı otlar vardır. Ejderhalar derilerini dökerler ve bazen de kemiklerini fırlatıp atarlar. Beş ayrı renge sahip ejderha kemiklerinin iç organlara yönelik olarak tedavi edici etkileri bulunmaktadır.
Buna göre mavi renk kemikler karaciğer ve safra kesesi; beyaz renk olanlar akciğer ve ince bağırsak; kırmızı renkliler kalp ve kalın bağırsak; siyah renktekiler böbrekler ve mesane; sarı renk kemikler ise dalak ve mide üzerine etkilidir. Ayrıca ejderhaların tükürüğünün de tedavi edici özellikte olduğu bildirilmektedir. Tanrıların ejderhalar üzerinde yolculuk yaptıklarına inanılır Genel olarak yılan kuyruklu kanatlı ve arslan pençeli mitolojik hayvanlar olan ejderhalar “uçan yılan” olarak da nitelendirilirler. Kaynağı Eski Babil ve Sümer inançlarıdır. Aslında her ulusun mitolojisinde ejderhalar vardır ve onlarla hep savaşılır. Germen kavimlerinin Nibelungen efsanelerinde ve ayrıca Yunan mitolojisi içerisinde korkunç ejderha motifleri vardır ve bunlar çeşitli kahramanlar tarafından öldürülürler. Yunanca ejderha “gözcü” demektir. Zaten ejderha pek çok öyküde kutsal suların gözcüsü ve bekçisidir. Sümer, Babil, Akad ve Hititlerde erkek kahramanlar veya tanrılar ejderhaları öldürürler.
Mitolojide ejderha motifi Türk sanatında da Hint ve Çin sanatı kadar yaygındır. Türk mitolojisinde büyük yılan biçimli olarak betimlenen ejderhaların üçten yediye kadar değişen sayıda basları bulunmaktadır. Yedi baslı ejderha anlamına gelen “büke” sözcüğü Yakut Türkleri tarafından büyüklere unvan olarak verilir. Ejderhaların kuyuların diplerinde sarayları vardır. İnsan eti yiyen ejderhalar genç kızları buralara kaçırırlar. Ejderha Türk mitolojisinde zaman zaman dünyayı taşıyan bir hayvan olarak da kabul edilir. Dört yön ile ilişkisi vardır ve gök ile yer-su kültlerinin varlığı nedeniyle astrolojiyle ilişkili olarak farklı sembolik anlamlar yüklenmiştir. Türklerde bir ejderha kültünden söz edilebilir. Ejderhaların karanlık yer ejderi . gök ejderi sarı ejder ağaç ejderi ve kırmızı ejder gibi tipleri bulunmaktadır. Kökenini timsahtan aldığı ileri sürülür. Ejderha Eski Türklerin “12 Hayvanlı Takvimi”nde de yer almıştır.
Ejderha Çin’de olduğu gibi Türklerde de bir hukuki sembol olarak kullanılmış olmalıdır.
Yunan mitolojisinde ejderha ile ilgili diğer toplumların inançlarıyla paralellik gösteren öyküler anlatılır. Ekhidna adı verilen ejderhanın yeraltında ve yeryüzünde ne kadar korkunç köpek ve canavar varsa hepsini yarattığına inanılır. Lerna Ejderi adlı dokuz kafalı bir yılan ejder vardır. Herakles’in onun zehir saçan kafalarını kopardığına ve ölümsüz olan bir kafasını da bir kayanın altına gömdüğüne inanılır.
Zümrüdüanka: Anka Hüma Semender Devlet Kuşu Phoenix Simurg Sirenk gibi adlarla da anılır. Dünyanın farklı yörelerinde çeşitli dinsel ve büyüsel etkileri olduğuna inanılan mitolojik bir kus olup bir sığırı ya da bir fili taşıyabilecek kadar büyüktür. Kaynağı Eski Mısır inançlarında bulunmakla beraber Çin’den İran mitolojisine kadar hemen her yerde yaygındır. Güvercine benzetilerek tasarlanan bu kus zümrüt yeşili kanatlara sahip olup ayrıca altın renkli uzun tüyleri bulunan güzel sesli bir erkek kus olarak imgelenir. Kaf dağının ardında yasayan ve sadece kemikle beslenen bu kuşu kim öldürürse 40 gün içinde ölür ve üzerinden geçtiği kimselere de mutluluk getirir. Her zaman için dünyada tek olarak bulunan Anka kuşu 1700 yıl yasar ve kendini ateşten yeniler. Öleceği zaman yuvasını ateşe verip kendisini yakar ve o yanarken de yeni ve genç bir Anka kuşu meydana gelir. Genç kus babasının küllerini Heliopolis’deki güneş tapınağına götürüp bırakır. Kimin basına konarsa (devlet kuşu) ona büyük zenginlik ve mevki getirir.
Yüzü insana benzer; gövdesi ise her hayvandan bir parça alınarak yapılmış olup boynu çok uzun ve ak bir halka ile sarılıdır. Çinliler onu raks ve müziğin mucidi sayarlar. Çeşitli masallarda onun geniş kanatları üstünde ülkeden ülkeye uçulduğu tasarlanan bu kusun çoğunlukla insanlara görünmediğine de inanılır Değisik kültürlerden Araplarda Roc, Hintlilerde Garuda Yunanlılarda Salamandra ve İranlılarda ise Simurg ya da Semender olarak adlandırılır. Simurg (Otuz Kus) efsanesi çok ünlüdür. Bu efsanede kuslar kendilerine bir kral seçmek isterler. Krallığa Kaf dağında oturan Simurg’u uygun bulurlar.
Hep birden gidip ona bağlılıklarını bildirmek isterler. Yola çıkan kuşlardan bazıları Kaf dağı çok uzak olduğu için yorgunluktan yolda ölürler. Amaçlarına ulaşmak için karşılarına çıkan engelleri asmaya çalışırlarken çok sayıda kus daha ölür ve sonuçta milyarlarca kuştan geriye yalnızca otuz kus kalır. Onlarda bitkinlikten can çekişmektedirler. Güçlükle Kaf dağına varırlar. Burada tahta oturtulan kuşlar okumaları söylenen önlerindeki kağıdı okuduklarında o zamana kadar bütün yaptıkları şeylerin o kağıtta yazılı olduğunu görürler. Bu arada Simurg belirir. Otuz kus bir bakarlar ki karşılarındaki Simurg kuşu aslında kendilerinden başka bir şey değildir Hintlilerce Garuda olarak adlandırılan aynı kusun bir kartala benzediği ve kartalın gaga pençe ve basına sahip olduğu ancak gövde kol ve bacaklarının ise insan görünümünde olduğu bildirilmektedir. Garuda doğduğu zaman o kadar parlaktır ki onu bir tanrı sanarak ibadet edenler olur.
Garuda tanrı Vişnu’nun binek hayvanıdır. İlahi güçlere sahip olan Garuda’nın ulaşılamaz güçlüğü ile kuvvetin iyiliğini fakat bazı yaratıkları kaçırıp yemesiyle de kötülüğü temsil ettiği düşünülebilir. Hint mitolojisi Garuda ile ilgili söylenceler yönünden çok zengindir. Bazı doğu toplumlarında ise Phoenix olarak adlandırılan bu efsanevi kusun günesin kuşu olduğu ve büyük bir atesin küllerinden doğduğuna inanılır ve ona Heliopolis’te tapılır. Öldükten sonra dirilmenin bir simgesi olarak kabul edilen Phoenix Ra (günes tanrısı) ile yakından ilişkilidir.
Eski Mısırlılarca Benu Kus olarak adlandırılır ve tanrı Ra’nın formlarından biridir. Kaos ve karanlıktan çıkan hayatın ve ışığın sembolüdür. Asya’da Phoenix’in çok eski bir kus olduğuna çok uzun yaşadığına ve evrenin yaratılışına tanıklık ettiğine inanılır Ayrıca “Stymphalos” adlı Arkadia kentinde gagaları ve pençeleri tunçtan tüylerini ok gibi fırlatan “Stymphalos Kusları” adlı mitolojik kuşların yaşadığı bir kent vardır ki bu kuşları daha sonra Herakles öldürmüştür.
Bakınız - Elişa
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder