Aryanlar - Aryan Mitolojisi
Proto-Aryanlar (Doğu), dini kavramlarını esas olarak yaşadıkları çetin hayat şartlarına ve coğrafyalarının uzun, karanlık kış gecelerine ve bol inceleme fırsatı buldukları gökyüzüne borçludurlar. Bu şartların şekillenmesinde rol oynadığı mitolojik konseptlerini her adımda yeni kavramlar katarak zenginleştirmişlerdi. Aryan Mitolojisi’nde, tüm veriler doğru okunduğunda, en önemli kavramların astronomik ve iklimsel değişiklikler ile güç ekonomik şartların şekil verdiği sosyal bağlar gözetlenerek geliştirilmiş olduğu görülür.
Yıldızların, Güneş’in, Ay’ın ve gezegenlerin hareketleri ve bu hareketlerin hayata; özellikle insan hayatına etkileri mitolojinin şekillenmesinde çok önemlidir. O büyük ateşin, yani Güneş’in boşuna dolaşmadığı, doğup-batmadığı ortadaydı. Yıldızlar da öyle. Mitolojileri, sonsuz sırlar içerir gibi uzanan gökyüzünün hareketliliği, gök cisimlerinin biribirleriyle ve insanlarla muhtemel olabilecek ilişkileri ”çözümlendikçe” peyderpey şekillenecekti. Mitolojileri ha deyince doğmadı. Taş taş üstüne konarak şekillendi, gelişti. Fakat bu mitolojinin dinamizmi, zaman içinde şekillenen kutsal metinlerin ve bu metinlerde yer alan konseptlerin farklılığı ile kendisini hemen ele verir durumdadır.
Doğu Aryanlar veya daha açık bir şekilde olmak üzere bunların Med kolu tarafından Evren ”Makro Kozmoz” olarak ele alınıyorken, insan ve onun iç dünyası ”Mikro Kozmoz” gibi görülmüştü. Makro Kozmoz, Mikro Kozmoz’u etkilediği gibi, tersi de olurdu. İşte bu teorik etkileşimin ayrıntıları çeşitli dinsel eğilimlerde ifadesini bulmaktaydı. Ayrıca yılın sıkıcı ve karanlık yarısı, tüm kötülüklerin kaynağı olan Kötü Güçler’in eseriydi. Karanlık ve kuzeye doğru gidildikçe dayanılmaz soğuklarla takviye edilen kış mevsimi, kuzey bölgelerinin bir yerlerinde bulunduğu ”muhakkak” olan bir ”cehennem” kavramını geliştirmeleri için iyi bir sebep teşkil ederken, bereketli ve aydınlık yaz günlerinde ise rahat eden insanlar, bunu iyi ruhlara bağlıyor ve ”cennet”in tarifine varıyorlardı. İşte bu iyi ve kötü, aydınlık ve karanlık, güzel ve çirkin gibi zıtların ebedi mücadelesi, bir yerde -en aşağısından bazı- Aryan kabilelerinin dini konseptlerinin özü olmuştu.
Aryan Panteonu çok iyi bir şekilde Avesta ve Hindular’ın dinsel yapıtı Rg Veda izlenebilir ve figürlere bu dini eserlerdeki ayetler sayesinde anlam verilebilir. Bu iki başyapıtın dışında kullanılabilir başvuru kaynağı olarak Pers Yazıtları ve tabletler vardır. Hindu ve İran (Med ve Pers) tanrılarının bazı ortak gruplar altında toplandığını bu iki dini eserde açıkça görebiliriz. Gruplardan biri Rg Veda’da deva olarak geçer, ki bu Latin deus ile akrabadır, ‘parlayan’ anlamına gelir. Bunlar Veda ve Avesta’da sırasıyla ‘amerta’ veya ‘ameşa’ yani ölümsüzler denilir. Veda’da bunlar iyi tanrılardır. Avesta’da bu deva’nın karşılığı daeva adı verilir ve Kötü’nün tohumları olarak anılırlar. İkinci grup, Veda’da asura adı verilen ve genellikle kötülük yapabilen tanrılardır. Bunlar Avesta’da Ahura olarak anılırlar ve sadece iyi olanı yapanlardır. Ahura kelime anlamı itibariyle ‘efendi’ olarak tarif edilir (Duchesne-Guilemin, 1962 ve T. Burrow, 1973). Efendi, derin bir bakışla, neredeyse tek tanrı anlamına gelirdi. Avesta’da, ki Genç Avesta, yani Zarathuştra sonrası Avesta’da sadece üç Ahura yer alır. Birincisi, tabii ki Avesta’nın da varlık sebebi olan ve Gatik Avesta’nın tek ahurası olan Mazda, diğerleri ise Apam Napat ve Mithra’dır.
(Duchesne-Guilemin, 1962 ve T. Burrow, 1973)
Bakınız - Ağaç Kültü
Proto-Aryanlar (Doğu), dini kavramlarını esas olarak yaşadıkları çetin hayat şartlarına ve coğrafyalarının uzun, karanlık kış gecelerine ve bol inceleme fırsatı buldukları gökyüzüne borçludurlar. Bu şartların şekillenmesinde rol oynadığı mitolojik konseptlerini her adımda yeni kavramlar katarak zenginleştirmişlerdi. Aryan Mitolojisi’nde, tüm veriler doğru okunduğunda, en önemli kavramların astronomik ve iklimsel değişiklikler ile güç ekonomik şartların şekil verdiği sosyal bağlar gözetlenerek geliştirilmiş olduğu görülür.
Yıldızların, Güneş’in, Ay’ın ve gezegenlerin hareketleri ve bu hareketlerin hayata; özellikle insan hayatına etkileri mitolojinin şekillenmesinde çok önemlidir. O büyük ateşin, yani Güneş’in boşuna dolaşmadığı, doğup-batmadığı ortadaydı. Yıldızlar da öyle. Mitolojileri, sonsuz sırlar içerir gibi uzanan gökyüzünün hareketliliği, gök cisimlerinin biribirleriyle ve insanlarla muhtemel olabilecek ilişkileri ”çözümlendikçe” peyderpey şekillenecekti. Mitolojileri ha deyince doğmadı. Taş taş üstüne konarak şekillendi, gelişti. Fakat bu mitolojinin dinamizmi, zaman içinde şekillenen kutsal metinlerin ve bu metinlerde yer alan konseptlerin farklılığı ile kendisini hemen ele verir durumdadır.
Doğu Aryanlar veya daha açık bir şekilde olmak üzere bunların Med kolu tarafından Evren ”Makro Kozmoz” olarak ele alınıyorken, insan ve onun iç dünyası ”Mikro Kozmoz” gibi görülmüştü. Makro Kozmoz, Mikro Kozmoz’u etkilediği gibi, tersi de olurdu. İşte bu teorik etkileşimin ayrıntıları çeşitli dinsel eğilimlerde ifadesini bulmaktaydı. Ayrıca yılın sıkıcı ve karanlık yarısı, tüm kötülüklerin kaynağı olan Kötü Güçler’in eseriydi. Karanlık ve kuzeye doğru gidildikçe dayanılmaz soğuklarla takviye edilen kış mevsimi, kuzey bölgelerinin bir yerlerinde bulunduğu ”muhakkak” olan bir ”cehennem” kavramını geliştirmeleri için iyi bir sebep teşkil ederken, bereketli ve aydınlık yaz günlerinde ise rahat eden insanlar, bunu iyi ruhlara bağlıyor ve ”cennet”in tarifine varıyorlardı. İşte bu iyi ve kötü, aydınlık ve karanlık, güzel ve çirkin gibi zıtların ebedi mücadelesi, bir yerde -en aşağısından bazı- Aryan kabilelerinin dini konseptlerinin özü olmuştu.
Aryan Panteonu çok iyi bir şekilde Avesta ve Hindular’ın dinsel yapıtı Rg Veda izlenebilir ve figürlere bu dini eserlerdeki ayetler sayesinde anlam verilebilir. Bu iki başyapıtın dışında kullanılabilir başvuru kaynağı olarak Pers Yazıtları ve tabletler vardır. Hindu ve İran (Med ve Pers) tanrılarının bazı ortak gruplar altında toplandığını bu iki dini eserde açıkça görebiliriz. Gruplardan biri Rg Veda’da deva olarak geçer, ki bu Latin deus ile akrabadır, ‘parlayan’ anlamına gelir. Bunlar Veda ve Avesta’da sırasıyla ‘amerta’ veya ‘ameşa’ yani ölümsüzler denilir. Veda’da bunlar iyi tanrılardır. Avesta’da bu deva’nın karşılığı daeva adı verilir ve Kötü’nün tohumları olarak anılırlar. İkinci grup, Veda’da asura adı verilen ve genellikle kötülük yapabilen tanrılardır. Bunlar Avesta’da Ahura olarak anılırlar ve sadece iyi olanı yapanlardır. Ahura kelime anlamı itibariyle ‘efendi’ olarak tarif edilir (Duchesne-Guilemin, 1962 ve T. Burrow, 1973). Efendi, derin bir bakışla, neredeyse tek tanrı anlamına gelirdi. Avesta’da, ki Genç Avesta, yani Zarathuştra sonrası Avesta’da sadece üç Ahura yer alır. Birincisi, tabii ki Avesta’nın da varlık sebebi olan ve Gatik Avesta’nın tek ahurası olan Mazda, diğerleri ise Apam Napat ve Mithra’dır.
(Duchesne-Guilemin, 1962 ve T. Burrow, 1973)
Bakınız - Ağaç Kültü
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder